Eyyamu'l-lah [165]

Onları kendilerinden önceki milletlerin başından geçen­lerle uyar: Nuh, Ad, Semud gibi... Savaş ve çatışmalarından dolayı Eyyamü'l-Arab[166] da bunlardandır: Zikar, ficar, kudde vd. günler gibi. Bu(nlar ayetin) zahiri yönüdür, lbn-i Abbas (ra)dan şöyle rivayet edilmiştir: Allah'ın nimet ve musibet­leri ... Nimetleri: (Allah'ın) onları bulutla gölgelendirmesi, onlara bıldırcın eti ve kudret helvası ikram etmesi ve ken­dileri için denizi yarmasıdır. Musibeti ise: Nesilleri helak etmesidir. [167] Yani iman etmeleri için onları geçmiş milletlerin başın­dan geçenlere benzer şeylerle korkut. Mücahid: "Nimet günleri" demiş. Katade ve Süddi de böyle demişler. Yani ba­na iman etmeleri için onlara nimetlerimi hatırlat. Bir haber­de ise, Allah'ın, Musa'ya "Beni kullarıma sevdir!" diye vahyettiği, Musa'nın "Ya Rabbi! Kalpler senin tasarrufundayken ben seni kullarına nasıl sevdireyim?" dediği, Allah'ın da Musa'ya "Onlara benim nimetlerimi an!" diye vahyettiği rivayet edilmiştir. [168] Eyyam'ın Allah'a izafesi, o gün(ler)de Alah'ın, nimetleri­ni üzerlerine yağdırması olayının yüceliğinden dolayıdır.[169] Yani geçmiş milletlerdeki ... [170] Eski Arap geleneğinde "gün" ya da "günler" deyimi, ço­ğu zaman önemli tarihi olayları işaret için kullanılırdı. (Örn. Eyyamü'l-Arab; İslam öncesi Araplar arasında cere­yan eden kabile savaşlarını ifade eden bir deyimdir.) Bu­nunla birlikte Kur'an'ın "gün" sözcüğüne sıkça yüklediği ahirete ilişkin çağrışımlar (örn. "son gün, kıyamet günü, hesap günü" vb.) ve özellikle "Allah'ın günleri" deyimiy­le açıkça dünyevi zamanın sonunda gerçekleşecek olan Al­lah'ın yargısının ya da yargılamasının kasdedildiği[171] göz önünde bulundurulursa, yukarıdaki anlam örgüsü için­de de bu ifadenin aynı anlamı taşıdığını; yani Kıyamet gü­nünde Allah'ın insana ilişkin nihai yargılaması anlamına geldiğini söylemek tek nihai yoldur. Çoğul formun (Al­lah'ın Günleri) kullanılmış olması, muhtemelen, Kur'an'ın öylesine sıkça kullandığı "Gün" deyiminin aslında insanın zaman kavramıyla ya da zaman tanımlamasıyla pek ilgisi olmadığını; bunun daha çok bilinen "zaman" kavramının içinde bir yer tutmadığı gibi bir anlam da taşımadığı, öteler ötesi bir başka realiteyi (gerçeklik düzeyini) işaret ettiğini göstermektedir. [172] Arapça'da "eyyam" kelimesi ıstılahta, "hatırlanan tarihi olaylar" anlamına gelir. Bu nedenle "eyyamullah", geçmiş­teki büyük şahsiyet ve toplumlara amellerine göre verilen ceza ve mükafatlara değinen insanlık tarihinin önemli olay­larını kasdeder. [173] (Musa'yı), Allah'ın verdiği nimet ve ihsanları hatırlat, di­ye gönderdik. [174] Derlediğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere "Eyyamullah" şu anlamlara gelmektedir, a- Önceki milletlerin ba­şından geçen olaylar b- Allah'ın nimetleri c- Allah'ın musi­betleri d- Nimet günleri e- Ceza ve mükafatlar f- Allah'ın intikam alması... Bir de bunlara ek olarak Esed'e göre Al­lah'ın kıyamet gününde insanları yargılaması. Bu deyim Kur'an çevirilerine aşağıdaki şekillerde yansı­mıştır: İbrahim: 14/5 üzerinde durulacaktır: Elmalı: ... Allah günleri ... "tarihte ümmetlerin başından geçen ve doğrudan doğru­ya Allah'ın kudretini, gösteren, Allah dedirten acı ve tatlı mü­him olayları anlatarak öğüt ver" veya "Allah'ın nimetlerini, belalarını hatırlatarak va'z u nasihat et!" Çantay: ... Allah'ın günlerini ... Geçmiş ümmetlerin başına gelen vak'aları, Arab'ın harp günlerini, ba'zılarına göre Cenab-ı Hakk'ın nimet ve belaları­nı.[175] D.İ.B., Bilmen, Bulaç, Y. Öztürk, Atay, A. Öztürk, Koçyigit, Hizmetli ve Varol: ... Allah'ın günlerini... Davudoğlu: ... Allah'ın (nimet) şükür günlerini ... Ateş:... Allah'ın günlerini (geçmiş milletlerin başlarına ge­len olayları) ... T.D.V. : ... Allah'ın (geçmiş kavimlerin başına getirdiği fe­laket) günleri... Piriş: ... Allah'ın günleri ... Lafzen Eyyamullah; Allah'ın günleri. Bu ifade dünya ha­yatının sonunda gerçekleşecek olan yargılama gününü anlatır. Elmalı, Çantay, Davudoğlu, Ateş, T.D.V. ve Piriş bu de­yimi tecüme ederken dipnot veya parantez içi ifadelerle an­laşılır kılmaya çalışmışlar ve maksudun ne olduğunu az çok belirlemişlerdir. Ancak bunların her biri "Eyyamullah" deyiminin farklı anlamlarını göz önünde bulundurmuşlar­dır. Mesela Elmalı ve Çantay, deyimin hem nimet hem de musibet anlamını; Davudoğlu, sadece musibet anlamını; Ateş, geçmiş milletlerin başlarına gelen tarihi olaylara işa­ret eden anlamını; T.D.V., geçmiş felaketler anlamını, Piriş ise nihai yargılama günü anlamını zikretmişlerdir. Bunların dışında kalan diğer mezkur mütercimler ise görüldüğü gibi, deyimi Arapça formuyla ve hiçbir açıklamada bulunmadan tercüme etmişlerdir. Böyle bir tercüme­nin sağlıklı olmadığı ortadadır. Çünkü bilgi düzeyi ne olur­sa olsun, deyimin tarihi arkaplanını ve insan yaşamındaki tezahürlerini bilmeyen bir kimse "Allah'ın günleri"nin han­gi günler olduğunu bilemez. Gaye, insanların Kur'an'ı anlaması olduğuna göre bu tür kapalı ifadeleri, temel referansların yardımıyla, bir iki keli­me veya cümleyle de olsa açıklamak zaruridir. Bu minvalde "Eyyamullah’ın şu şekillerde tercüme edi­lebileceğini düşünüyoruz: - Allah'ın nimet ve musibet günleri... - Allah'ın ceza ve mükafat günleri... - Allah'ın nimet ve intikamı...ve Esed'in yorumu gibi "nihai yargılama günü" ... vb. Örnek: Andolsun ki biz Musa'yı "kavmini karanlıklardan nura çıkar ve onlara Allah'ın nimet ve musibet günlerini hatırlat" diye mucizelerimizle gönderdik.[176]


16.02.2009 tarihinden beri 4474 defa okundu. Son takip: 09.05.2025 - 12:09